Bir Girişimci Macerası – Ben Kimim?

Üniversiteden mühendislik bölümünden mezun oldum ve hemen iş hayatına girdim. Şanslıydım ilk iş yerim saygı uyandıran, maaş açısından tatmin eden ve gelecek vadeden bir yerdi. O yüzden uzun yıllar aynı yerde, ama farklı binalarda ve birçok farklı iş tanımında çalıştım. Bu nedenle de yıllar boyunca dışarıda bir yer bakınmadım, ya da kendiliğinden çıkan fırsatları değerlendirmek için bir neden bulamadım.

Her şey tam da yolundayken, 2000–2001 yıllarında çalıştığım sektörde dünya çapında yaşanan kriz nedeniyle soğuk bir duş ile pembe rüyadan uyandırıldık. Uyandırıldık diyorum çünkü o günlerde bizim sektörde işten çıkarılmanın tek nedeni hırsızlık yapmak gibi adi bir nedenken, bir anda gruplar halinde işten çıkarılmalar başlamıştı. Hatta bu süreci yürütmeyi başaramayan (Aslında sizin büyük sandığınız ve uygulamada güdük kalan firmalar) bir anda elektrikleri kesip, ellerinde print alınmış kâğıtlar ile herkesi toplayıp, isim okudular ve geri kalanlar çalışmaya devam etsinler diyebilecek kadar da beceriksizdiler. Bu krizin sonucu olarak bizler de ya ücretsiz izine gönderildik veya iş arkadaşlarımızın çıkarılışlarını seyrettik. O an anlıyorsunuz ki eviniz zannettiğiniz iş yeriniz aslında sadece bir iş yeriymiş. Sizin de sadece zamanınız ve emeğiniz satılmış. Geri kalan Amerikan tarzı motivasyon araçları da arada eğitime giderek zaman geçirdiğiniz, hoş sosyalleşme aktiviteleriymiş.

Bu krizden sonra tepki olarak “kariyerim benim kontrolümde olmalı, suyun akışına kendimi bırakamam” fikri oturdu kafama. Bu nedenle de geniş bir alana, kolayca iş bulabileceğim bir pozisyona geçmeyi istedim. Bu nedenle de yine bulunduğum şirket içinde aslında eskiden yaptığım işle hiçbir alakası olmayan bir bölüme geçtim. Çalışma arkadaşlarım hala aynı bölümde ve hala iş yerinde çalışmaya devam ediyorlar desem çok da doğru olmaz. Bir kısmı kendi istekleri ile bir kısmı da kendilerinin dışında farklı iş tanımlarında çalışıyorlar. Ve tabiî ki bir kısmı işten çıktı.

Yeni bölümümde farklı şeyler yaşadım ve bir anda inanılmaz farklı şeyler görmeye, uygulamaya ve öğrenmeye başladım. Bunları yaparken de tabiî ki bir o kadar zorlandım. Çokça gözlemledim. Şu bir gerçek ki kariyer denen şeyi yönetim – yöneticilik üzerine kurmayı düşlüyorsanız birkaç alternatifiniz var:

- Akraba ilişkisi – çokça geçerli bir akçe! Kariyerinize genel müdür olarak bile başlatabilir!
- Aynı sınıf, okul veya yurt arkadaşlığı. Kariyeriniz GM olarak değil de GM yardımcısı veya direktör olarak başlayabilir!
- Sıkı çalışma, mükemmel iletişim teknikleri, iyi bir kişisel pazarlama. Bunu yapabilen az kişi gördüm ama her şey elinizde. Böylesine bir yükselme her zaman kalıcı olacaktır. Eğer bu konuda daha fazla teknik öğrenmek istiyorsanız “Never eat alone” kitabını okuyun. Hatta şu sıra Türkçesini de basmışlar. (Asla yalnız yeme)

Gözlemlediğim bir diğer şey de bazı insanların asla pes etmedikleri ve bu insanların eninde sonunda istediklerine ulaştıkları.

Bazen pazarlama bölümleri ile konuşurken “onlar mühendis”, “sen mühendissin belli” gibi şeyleri duyardım. Bunun en kötü ifade tarzı da “mühendisler ne anlar ki?” olanıdır. Ya da basit bir teknolojik ürünü satarken, ürünün temel özelliği olan bir özelliğe “aa bu teknik ben karışmam” diyenleri de oluyordu. Bunun üzerine kalktım MBA yaptım. Herhalde bir anlatmak istedikleri vardı da, mantığa sığmadığı için başka bir şey deniyorlardı. Ne deniyorlarmış öğreneyim dedim. Sonuçta MBA bitti ama benim gördüğüm tek şey, eğer iyi bir kişisel sunumunuz yoksa ve herkesle konuşacak bir konunuz, girişkenliğiniz yoksa sizi iletişimci, kaba tabirle satışçı veya pazarlamacı olarak görmüyorlar.

Hayatımın en ilginç deneyimini ise bir toplantı sırasında yaşadım. Dünyaca ünlü tedarikçimiz ve bizim mühendislik grubu bir toplantı yapıyordu. Tedarikçimizdekiler satış bölümünden gelmişlerdi. Aradaki en bariz fark, kadınların bakımlarında (saç, kıyafet, makyaj vb), erkeklerin ise takım elbiselerinde bangır bangır bağırıyordu. Hala bakıyorum da bu fark nereye gitsem aynı…

Eğer gerçekten ürettiğiniz bir şey yoksa kendinizi satmak zorundasınız. Kaba da olsa gerçek bu!

MBA sırasında birçok farklı alternatifle tanıştım. Girişimci destekleme programları, girişimciliği öven sözler. Acaba yapabilir miyim dedim. İlk adımlarım bu şekilde atılmış oldu. Düşünce sürecim ise şu şekilde gelişti:

— Çalıştığım iş yerinde sektörün doygunluğa ulaşması ile deneyimli çalışanın değeri çok azalmıştı. Gözlemlediğim kadarıyla deneyimli adam yerine üniversiteden yeni mezun birini koyup yarı maaşla çalıştırmak işlerine geliyordu
— Henüz 30’larımdaydım. Aynı yerde bir 10 yıl daha çalışabilecek miydim? Üstelik yukarı doğru yükselme fırsatı bile görünmezken?
— 40 yaşımda işten çıkarılırsam ne yapacaktım?

Bu ve buna benzer birkaç düşünce daha. Bir tarafta bir fırsat görünüyor ki yapması zor öte yandan ucu açık, diğer tarafta daha rahat gibi görünen ama ilerisi karanlık bir seçenek. Davranış tarzı olarak çok fazla girişimci yapım olmasa da şansımı denemek istedim. Davranışlar değişirler ve yönlendirilebilirler. Hem ne kaybedecektim, sıkışırsam nasılsa bir yere girerim dedim. Daha başlarken birkaç hata yaptım, onları devam eden safhada anlatacağım…

Devam edecek

Hiç yorum yok: