Ya geleceğimiz çocuklar değil de sizseniz?

Bugünkü Radikal.com.tr'da güzel bir yazı dikkatimi çekti. Yazının tamamı daha da güzel, ben sadece bir parçasını aldım.

Kaynak: http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspxaType=RadikalEklerDetay&ArticleID=987740&Date=29.03.2010&CategoryID=41


1 Mart’ta The New York Times’de yayımlanan ‘Kültür insan evrimini tamamlayan bir güç olarak ortaya çıktı’ başlıklı yazı, kıtlık, hastalık ya da iklim gibi faktörlerle şekillenen doğal seleksiyona bir madde daha eklenebileceği üzerineydi. Yani ‘kültür’ olarak özetlenebilecek, insanın sonradan öğrendikleri de kendi evrimini şekillendirmesine yardım ediyordu. Nicholas Wade’in kaleme aldığı yazıda verilen laktoz toleransının doğru örnek olup olmadığı eleştirilse yahut bunun zaten antropologlar tarafından uzun süredir dile getirilen bir hakikat olduğunun altı çizilse de, fikir çoğunluk tarafından çarpıcı ve yeni bulundu.


19 Mart’ta Guardian gazetesinin g2 ekinde yer alan Oliver Burkeman imzalı olanı ise Darwin’in teorisini kaldığı yerden sürdüren, şimdiye kadar bilinenleri elden geçiren bir makaleydi. Evrimsel psikoloji mıntıkasındaki milliyetçilik yahut kadına karşı şiddet genlerinin aktarımı üzerine ve bu tür temayülleri ‘doğallaştırıcı’ yanıyla hayli tartışmalı olan kısmı başka bir yazıya bırakıp lafa girdiğimiz yerle alakalı tezle devam edelim.

Çevresel koşulların genler üzerindeki etkisi bilinirken, şimdiye dek dile getirilen, hep bu genlerin değişmeden bir sonraki kuşağa, sonrakine, ondan sonrakine aktarıldığıydı. İşte tam da burada, bilim yazarı David Shenk’in görüşlerine yer verilerek soruluyor: Ya hayat tarzınızı da çocuğunuza aktarıyorsanız? Sözün uzadığı ve tabii ki tezin şehvetiyle dallanıp budaklandığı yerde, maruz kaldığınız stres oranından yediğiniz içtiğiniz her şeyin toplamıyla, torununuzun yaşam süresine etki edebilme ihtimaline kadar geliniyor. Klişeleşen tabirdir ya, çocuklar geleceğimizdir, yani belki de gelecek sizsiniz demeye geliyor.

Bu bağlamda bir de 28 Şubat’ta The New York Times Magazine’de yer alan Jonah Lehrer imzalı yazının temel sorusunu anmak lazım: Kendimizi üzgün hissetmenin evrimsel bir gayesi olabilir mi?

Bir cenah, modern zamanlarda adı ‘depresyon’ olarak konarak, nasıl ele alınacağını da fikren ipotek altına alan anlayışın insan evrimini gerilettiği görüşünde. Stres ve travmalara karşı verilen mücadelenin bilhassa ilaç kullanımıyla geçici bir süre durdurulması ama aslında sorunun kendisinin çözülmeden olduğu yerde kalması, hem o acıyı çeken insan hem de genel manada insanlık için geriye düşürücü bir adım sayılıyordu. Bu dertten uzun süreli mustarip olanların ıstırabını aşağılamak gibi bir dert yok, bilakis yazı melankoliden depresyona geçişin mutlu olma halini sektörleştirmesinden dem vuruyor. Önerilen tedaviyse antidepresansız bir terapi süreci...

Evrim magazini

İster depresyon deyin, ister kesif mutsuzluk hali, bunda kıymet verilen ve istikbal için faydalı bulunan yan ise çok çeşitli deneylerde ispatlandığı üzere, zihni faaliyetlerin bu ‘negatif’ dönemlerde artması. Hatta sürekli aynı derde/ travmaya odaklanarak düşünmenin, acı verici ama meseleyi daha basit lokmalara bölerek yutmayı kolaylaştırıcı yanından söz ediliyor. ‘Depresif realizm’ tamlaması, mutsuzluk halinde hakikati kavrama yeteneğinin artışı için kullanılıyor. Bir de tabii yaratıcılığı coşturma faktörü var zikredilen. Toplamında acısına değer bir ilerleme mevzubahis.

Belki melankolinin açtığı zihnimin bir oyunu, bunları okuduktan sonra aklıma kimi sorular yığıldı. Bilim insanlarının bu tür spekülasyonlardan pek hazzetmeyişini göze alarak, kanıtlanmamış dahi olsa bu tezlerin peşinde, bu topraklara, bu zamanlara özgü hayat tarzının evrim sürecimize tesirine dair soruları sıralayalım. ‘Deneysel evrim’ zaten var olan ciddi bir müessese, varsın evrim magazini olsun bizimkinin adı. Lüzumsuz fikir jimnastiğinin de ‘İşleyen demir ışıldar’ etkisi sürece katkıda bulunur bir ihtimal... İster 20 sene sonra, ister 2 milyon yıl...



Kaynak: Radikal  Gazetesi
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspxaType=RadikalEklerDetay&ArticleID=987740&Date=29.03.2010&CategoryID=41

Hiç yorum yok: